Site İçi Arama


Keyfi Mola

Gün arası eğlence!

Sağlık

buyuk_pilates_hareketleri

Pilates Prensipleri

1-Konsantrasyon

Pilates egzersizlerinde konsantrasyon esastır.Vücudun her parçası bir uyum içinde ve doğru duruşları muhafaza ederek hareket etmelidir. Bunları yaparken imgelemeleri kullanmak konsantrasyon ve hareketleri hissetmek açısından önem kazanır. Aynı zamanda hareketin içinde olmak, hissetmek, imgeleme yapmak beyni ,günlük hayattan uzaklaştırdığı için de rehabilitasyon edici ve rahatlatıcı bir etki de sağlamaktadır.

2-Nefes

Pilates egzersizlerinde nefes hayati önem taşımaktadır.Nefesin alındığı ve verildiği konumlar, hareketten harekete dikkatle takip edilmelidir. Nefesin alınışı burundan içeri akarcasına ,derin ve verilişi ise ağızdan sesli ve iç geçirircesine olmalıdır.

3-Kuvvet

Beden kuvvetinin arttırılması, karın, bel, kalça bölgelerinin birbirleriyle desteklenen ve artan gücü sayesinde sırt, omurga bütünü, bel, kuyruk sokumu ve pelvik bölgeyi iyice dirençli hale getirmektedir. Kontrol edilebilirliği artan beden doğuma daha hazır ve doğum sonrasında daha kolay toparlanabilir olacaktır. Hamilelik boyunca değişen vücut dengesi boyunda, omuzlarda, sırtta, belde, kuyruk sokumunda pek çok gerilime sebep olacaktır. Bu bölgelerin güçlendirilmesi gerilimleri azaltacak ve gerilimlerin yaratacağı rahatsızlıkları da engelleyecektir. Karın kaslarının omurgaya yakın durmasını sağlayan pilates egzersizleri ile doğum sonrasında karnın düzleşmesi,sıkılaşması daha kolay olduğu gibi, bel bölgesi de incinmelere karşı daha dayanıklı olacaktır.

4-Hareket Akışı

Pilates egzersizlerinde hareketlerde keskin geçişler ve sertlikler yoktur. Hareketler sürekli ve ağır akan devinimler halinde ve kontrollü olarak yapılır.Bu devinimleri süreğen bir şekilde yaparken, nefesin kullanımı ve imgeleme ile konsantrasyonun bütünlüğü , pilatesden alınabilecek sonuçların mükemmelliği ile doğru orantılıdır.

5-Gevşeme

Pilates egzersizlerinde tüm prensipler birbirini dengelemekte ve büyük önem taşımaktadır. Ama gevşeme, özellikle hamilelikte daha da önemlidir.. Hamilelik ruhsal olarak fazlasıyla yıpratıcı olabilir, hassasiyet fazladır. Gevşeme ile beraber, imgelemeler ile dikkatin harekete ve hareketi yöneten gövde bölümüne odaklanması, nefesin akışıyla bir uyum içinde olmasıyla sağlanan rehabilitasyon, meditatif olarak anne adayını daha da rahatlatır ve dinginleştirir.


Devamını okumak için tıklayınız

hatali_diyet

Kilo verenlerin sadece yüzde 2`si uzun vadede kilosunu koruyabiliyor. Geri kalan yüzde 98`i ise aynı kiloya geri dönüyor. Peki bu kiloları geri almamak için nelere dikkat etmek gerekiyor? Anadolu Sağlık Merkezi`nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir, işin püf noktalarını anlattı: `Kilo verenlerin tekrar kilo almalarındaki başlıca etken, kişinin diyet hakkındaki yanlış düşüncesinden kaynaklanıyor. Kilo vermek isteyenlerin büyük bir kısmı, fazla kilolarından kurtulmak için diyet yapıp, bu kilolarını verdikten sonra tekrar eski beslenme alışkanlıklarına dönebileceklerini zanneder. Sıkı geçen bir diyet döneminden sonra birden çok yüksek kalorili bir beslenme alışkanlığına dönmek, kiloların aynı hızda geri alınmasına neden olur. Hızlı kilo ve-rilmişse, verilen kiloların daha fazlası geri alınır. Kilo almayan yüzde 2`nin içerisinde olmak, hem kilo veren kişinin hem de kiloyu verdiren beslenme uzmanının elindedir. Doğru kilo vermek gerekir.`


Devamını okumak için tıklayınız

tatli

Şeker insan vücudunun enerji kaynağı olduğu için hayati önem taşıyan bir besin; ancak her şeyde olduğu gibi ihtiyaçtan fazla tüketildiğinde zarar vermeye başlıyor. Normalde günlük tüketilen sebze ve meyvelerdeki doğal şeker vücudun ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Zaten yüz yıl öncesine kadar çok lüks bir tüketim ürünüydü şeker. 2. Dünya Savaşı`ndan sonra hazır gıda sanayiinin gelişmesiyle şeker tüketimi Batı ülkelerinden başlayarak tüm dünyada arttı. Fazla alındığında eğer harcanmıyorsa yağa dönüşüp depolandığı için özellikle Amerika`da son 30 yılda artan obezite (aşırı şişmanlık) hastalığının sebebi olarak şeker gösteriliyor. Şeker türleri içinde en çok tartışılan ise yüksek fruktozlu mısır şurubu.

Dışarıdan aldığımız şekerler şekerpancarı, şeker kamışı ve mısır nişastasından üretiliyor. Şekerpancarından üretilen sakkaroz adı verilen şeker yarı yarıya glikoz ve fruktoz içeriyor. Mısır şurubundan üretilen şekerde ise yüzde 90`lara varan oranda fruktoz bulunuyor. Glikoz vücudun tüm hücrelerinde kullanılabilirken fruktoz sadece karaciğer için gerekli. Bunun miktarı da günlük 15 gram. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, vücuda fazla giren fruktozun karaciğerde yağlanmaya, kanda trigliserid denen yağların artmasına ve insülin direncine sebep olduğunu belirtiyor. Şeker tüketiminde `yaktığın kadar yemek` şeklinde bir ölçü koyan Prof. Dr. Karşıdağ, hayatı hareketsiz geçen kişilerin yediği şekerle vücuduna zarar verdiğini vurguluyor.

Prof. Dr. Mübeccel Demirkol ve Prof. Dr. Kenan Demirkol IX. Uluslararası Katılımlı Beslenme ve Metabolizma Kongresi`nde yaptıkları sunumda şekerlerin vücuda etkilerini, sebep olduğu hastalıkları anlattılar. Buna göre, basit şeker ya da glisemik endeksi yüksek karbonhidratlar ince bağırsaktan emildiğinde, glikoz veya fruktoz karaciğere taşınır. Kandaki glikoz miktarına eşdeğer oranda insülin salgılanır. Glikoz insülin aracılığı ile kas ya da karaciğer hücresine sokulur ve burada glikojene dönüşür. İnsan vücudunda toplam 120 gram kadar glikojen deposu var. Bu depo dolunca glikoz yağ hücresinde trigliseride dönüştürülür. Sürekli çok miktarda glikozun hücre içine sokulmaya çalışılması sonucu hücrelerde zamanla direnç gelişir. Buna insülin direnci denir. İnsülin direnci arttıkça daha fazla insülin salgılanır. Bunun sonucunda kendini doyuramama hissi ve uzun süre devam etmesi halinde bir tükenme fenomeni olan Tip II diyabet gelişir.

İster rafine şeker, isterse mısır şurubu kaynaklı olsun ince bağırsaktan emilen fruktoz karaciğere varır. Fruktozun insülin salgılatıcı etkisi yoktur; çünkü vücuttaki kullanımı için insüline gereksinim duymaz. Değişik süreçler için çok az kullanılan fruktozun geri kalanı trigliserid denen yağlara dönüşür. Fruktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşenidir, böylece kan trigliserid düzeyini çok yükseltir. Diğer taraftan fruktoz, insülinin glikoza ilgisini azaltarak insülin direncine, bakır metabolizmasını baskılayarak bakır eksikliğine böylece kemiklerin zayıflamasına, anemi, bağ dokusu hasarı, damar hasarı, kısırlık, aritmi, kan kolesterol yüksekliği ve enfarktüse yol açabilir.


Devamını okumak için tıklayınız

cicek

Ev ve ofis içindeki dekorasyon malzemelerinde sıkça kullanılan kimyasal uçucu maddeler, ortama yaydıkları zehirli gazlarla sağlığımızı tehdit ediyor. Duvar boyaları, halılar, yer döşemeleri, mobilya cilaları ve temizlik maddeleri gibi pek çok alandan ortama gelen benzen, formaldehit ve TCE gibi zararlı maddeler dolayısıyla hava kalitesi düşüyor. Amerikan Çevre Koruma Ajansı’ nın yaptığı araştırmada iç ortamın dış ortama göre daha kirli olduğunun tespit edildiğine dikkat çeken Yüksek Kimya Mühendisi Kudret Livaoğlu, bu kirliliğin genel olarak `hasta bina sendromu`na sebep olduğunu belirtiyor. Bu zararlı kimyasalların kısa ve uzun dönemde olumsuz etkilerinin olacağını vurgulayan Livaoğlu, bu etkileri şöyle anlatıyor: `Zehirli gazlar, kısa dönemde göz, burun ve boğazda yanma, baş ağrısı, yorgunluk ve halsizlik gibi belirtiler, uzun dönemde alerji, astım, kalp rahatsızlıkları ve kanser gibi hastalıklara sebep olabiliyorlar.`


Devamını okumak için tıklayınız

kiraz1

Esmer pirinç: B Vitamini deposu olması sayesinde proteinleri, yağları parçalıyor, hazmı kolaylaştırıyor.

Greyfurt: Metabolizmayı hızlandırıyor, vücut direncini artırıyor.

Kırmızı üzüm: Dolaşım sistemini temizliyor. İçerdiği lif, vitamin ve mineraller sayesine kolesterolün düşmeye yardımcı oluyor.

Salatalık: Lif zengini olması sayesinde tokluk hissi veriyor. Ayrıca sağlıklı bir su deposu

Nar: Hormonları dengeliyor. Bu sayede kilonuzu kontrol etmeniz daha kolaylaşıyor. Ayrıca güçlü bir antioksidan.

Adzuki fasulyesi: (Küçük kırmızı fasulye) Fasulyeler arasında en az yağ oranına sahip. Vücutta daha fazla suyu tutuyor.


Devamını okumak için tıklayınız